Mehmet Ünal
Türkiye
Kahvehaneler
Kahvehaneler üzerine belki de en az bilgisi olan bir bireyim. Babamı, annemin direktifi ile sık sık meyhaneden aldığımı bilirim, ama kahvelerden... yok, hayır yok böyle bir anı bende...
Ta ki bir gün anneanemin köyüne gittiğimde (o sıralar Almanya’da ikametliydim) bu mekanların ne işe yaradığını anlayacaktım. Anneannem bana: “Bizim Ramazangillerin Hüseyin’de Almanya’da. Onu görüyor musun?“ diye sormuştu. Ben de: “Nine, o Hamburg’da yaşıyor, bana beşyüz kilometre uzaklıkta.“ diye yanıtlamıştım. Anneannem: “Siz aynı kahveye çıkmıyor musunuz?“ diye sormuştu.
Bu tarihten sonra ’kahvehanelere’ farklı bakmaya başladım. Oralara giderek oturdum; çay+kahve içtim, gözlemledim. Ülkemde uzun süre yaşamaya başlayınca kafamda böyle bir fotoğraf projesi oluştu. Kahvehanelerdeki yaşamı anlamaya uğraştım. Fotoğraf çekmeye başladım...
Belgesel fotoğraf ile uğraşanlar için, ’uzun soluklu’ çalışmalar bir tutkudur. Özellikle, önce çekeceğim konu hakkında çok düşünen, bulduğu yazıları okuyan, anlatılanları dinleyen biri olduğum için, bu tip projelerin notunu tutarım. Konu hakkında azami bilgilenmek isterim. Sonuç olarak anneannemin ’dürtmesi’ beni bu projeye yönlendirdi. Üzerinden çok yıllar geçmesine karşın, hâlâ işin başındaymışım gibi hissediyorum...,
Yazılı kaynakları okuyunca, kahvehaneler hakkında çok farklı bilgilere ulaşabiliyorum. Öykülerini çok sevdiğim Sait Faik, kahvehaneleri; dekansız, doçentsiz, yüksek bütçesiz, fakültesiz ve yüzde yüz bağımsız üniversiteler olarak tanımlamış... öte yandan: “Halkın gözünde işsizlerin, aylakların takıldıkları yerler olarak görülmeye başlamış... Kahvehaneler insanların sosyalleşmek yerine rahatlamak günün stresini üzerlerinden atmak üzere gittikleri mekanlar haline gelmiş... diye görüşler de dinliyorum. Hatta bazı yorumlar daha da somut: “Kahvehanelerin, tam olarak bir tembellik yeri olduğunu hepimiz az-çok biliyoruz.“
Dışarıdan bakınca, kahvehaneler, dernek ve/veya başka kurumların aksine, bulunduğu kentin/kasabanın/köyün toplumsal yapısına bir renk katıyor. Kahvehanelerin yüzyıllar boyunca süren serüveninde hâlâ ayakta duruyor olması ilginçtir.
Yoğun olarak, bu projemi çalışmaya başlamamın üzerinden çok seneler geçmesine karşın, bu işin başlangıcında bulunduğumu düşünüyorum. Bu sergide şimdiye dek yaptığım çalışmaların bir bölümünü görebileceksiniz.
Özgeçmiş:
1951 yılında Çanakkale’de doğdu. Bakırköy Halk Evi'nde tiyatroya amatör olarak başladı. LCC Tiyatro Okulu'nda eğitim aldıktan sonra, LLC'den ayrılan grupla birlikte tiyatro eğitimini geliştirmeye çalıştı. 1970-1971 Halkevleri Deneme Tiyatrosu ana kadrosu üyeliğinde bulundu. 1975 yılında Halk Sahnesi oyuncularının kurucuları arasında yer aldı. 1976 yılının sonbaharında, kendi deyimiyle: ”Aşkının peşinden” Federal Almanya’ya gitti ve oraya yerleşti. Orada tiyatro yapma olanağının kısıtlı olduğunu saptadığında, fotoğrafa olan ilgisini yoğunlaştı, Türkçe ve Almanca yayınlanan günlük, haftalık veya aylık dergi ve gazeteler için serbest olarak çalışmaya başladı. Özellikle belgesel/portre fotoğrafçılık dalında gerek ülkemizde gerekse Federal Almanya’da saygın bir yer edinmiştir.